24 Ekim 2012 Çarşamba

Yatırımcı Algıları ve Veri Yorumlanması



Finans piyasalarının en sevdiği şey; işler kötü giderken, beklenenden iyi gelen bir veriyi harmanlayıp, tozpembe hayallere sunmasıdır.  Örneğin ABD’de işsizlik artışı yaşanır ve ekonomistler: işsizlik artışı beklenenden yavaş oldu diyerek olumsuz gelen veriyi güzel algılarımıza sunarlar. Aslında işsizlik artmıştır ve istihdam yaratılmamıştır ama önemli değil, işsizlik beklenenden az artış göstermiştir. Artık yatırımcıların algıları pozitif yöne doğru açılmıştır.
Yunanistan krizi sonrasında olası yeni riskleri önlemek amacıyla Avrupa Merkez Bankası’nın ESM’yi kurması ve Draghi’nin sınırsız tahvil alımı yapacaklarını açıklaması Euro’yu destek seviyelerinden döndürdü. Kredi notuna bakılmaksızın yapılacak alımların ve Almanya Anayasa Mahkemesi’nin fonlamaya Almanya’nın katılabileceğini onaylamasının ardından Avrupa Para Birimi süreci pozitif yönlü algılasa da İspanya’nın fondan ihtiyacının belirlenmesinde dahi zorlanılması orta ve uzun vadede risk yaratmaktadır.
Çin’den gelen imalat sanayi verisinde gözlemledik. İmalat sanayi satınalma yöneticileri endeksi (PMI) Ekim ayında 49.1 seviyesinde gerçekleşti. Yani eylül ayını baz alırsak daralmanın yavaşladığını söylememiz mümkün. Ancak fazla iyimser bir tablo yansıtmayan bu veriyi, Leonardo da Vinci’nin kusursuz eserleri gibi sunulması, yatırımcı algılarını da etkiledi. Bütün senaryo tamamlandıktan sonra başlıklar da hazır: “Piyasalar Çin’den Gelen Veriyle Morallendi”.



İletişimin araçlarında yaşanan teknolojik gelişimlerin ardından, yatırımcı algılarıyla oynamak son derece kolay bir hale gelmiştir. Yukarıda belirttiğimiz örnekleri arttırmakta zorlanmayacak oluşumuz, bunun bir kanıtıdır. Peki, neden bu gerçeklerle karşı karşıya kalmaktayız?
Kriz ortamlarında; siyasi istikrarın korunması ve halkın moral düzeyinin yüksek tutulması, hükümetlerin ekonomi politikalarını uygulamaları için gerekli olan iki ön koşuldur. Yani bu ön koşulların sağlanamaması durumunda, hükümetler krizden çıkış reçeteleri olan ekonomi politikalarını uygulayamayacaklar. Bu sebepten veri olumsuz da olsa, ekonomistler ülke çıkarlarını korumak adına ( Çin gibi dünya ekonomisinde üst sıralarda olan ülkelerden gelen olumsuz verilerde küresel ekonomiyi koruma adına ) algılarımızda pozitif etki yaratma çabasına girmektedirler.