10 Mayıs 2012 Perşembe

Dow Teorisi


Dow teorisinin kurucusu Dow Jones şirketinin kurucusu ve The Wall Street dergisinin sahibi olan Charles Dow dur. Modern Teknik Analizin atası olarak nitelendirilen Charles Dow'un The Wall Street Journal gazetesinde 1900 - 1902 yılları arasında yayınlanan makalelerinden derlenerek ortaya çıkarılan Dow Teorisi, teknik analiz metotlarının en eskisidir.
Teorinin amacı, finansal araçlarda oluşan fiyatların yönünü (trendini), genel is dünyasının gidişatı ile ilişkilendirmek, kısa vadeli fiyat hareketlerini göz ardı ederek finansal piyasaların genel yönünü tahmin etmeye çalışmak ve bu sayede belirlenen trendin doğru zamanda doğru tarafında yer alabilmektir. Bir finansal aracın fiyatı, o finansal araç hakkındaki anlık veya potansiyel tüm duygu, yargı ve haberleri yansıtmaktadır. Yatırımcılar duydukları haberleri hemen başkalarına iletirler. Haberin olumlu veya olumsuz olusu arz ve talebi, dolayısıyla finansal aracın fiyatını etkileyecektir. Bu sebeple piyasa katılımcılarının bilgisi dahilinde olan her şey fiyatı etkileyecek, fiyat verileri de her şeyi yansıtacaktır.  

Teknik Analiz Nedir?


Teknik analiz, fiyat, hacim ve indikatör gibi göstergelerden yararlanılarak,geçmiş dönemde gerçekleşen piyasa hareketleri incelenerek geleceğe yönelik olarak fiyat tahminlerinin yapıldığı analiz yöntemidir.Teknik analiz, arz ve talep teorileri dışında ekonomi biliminden bağımsızdır ve daha çok psikoloji,matematik,istatistik ve fizik gibi bilim dalları ile ilişki içerisindedir.

Teknik analizin temel mantığına göre paritenin fiyatına etki edebilecek her faktör fiyatlara yansımıştır.Yani fiyatlar bir nevi barometre özelliği göstermektedir. Teknik analizde, geçmişte yaşanan piyasa hareketleri referans niteliğindedir.Teknik analizin mantığına göre geçmişte meydana gelen bir hareket gelecekte tekrar meydana gelecektir.Bu nedenle uzun vadeli teknik analiz,paritelerin dinamiğini anlayabilmek açısından yararlı olmaktadır.

Teknik Analiz Varsayımları

·         Piyasalar  herşeyi  dikkate alır.
·         Fiyatlar  trendler  halinde  hareket  eder.
·         Aynı  şartlar  altında  piyasalar  aynı tepkileri  verir. Tarih  kendini  tekrarlar 

Yatırımcı Altında Fırsat Arıyor

Altın fiyatlarının gerilemesinin ardından gözler Bernanke'nin gün içinde yapacağı açıklamalara çevrilmiş durumda. Yatırımcılar bu kadar düşen altın fiyatları ardından bir alış yapmanın fırsatını kovalıyorlar. Bakalım, Bernanke bugün yapacağı açıklamaların ardından piyasada oluşan hareketler nasıl olacak.

1590 seviyemizi yinelemede fayda var. Bugün bu seviyenin aşağı yönlü kırılması durumunda 1500 seviyesi bu sefer hedef olabilir. Bugün gelecek açıklamalar ve piyasanın tepkileri ile birlikte, altında yukarı yönlü hareketlerin oluşması durumunda 1700 seviyesi kısa bir süre içerisinde görülebilir. 1700 seviyesinin de kırılması durumunda 1780-1900 seviyeleri tekrar gündeme gelecektir.


NZD/USD Parite Analizi

Paritede fibo 61.8 seviyesinden dönüşler gözlemleyebiliriz. 0.7800 seviyesi önemli bir destek noktası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu seviyenin kırılması durumunda aşağı yönlü sert hareketler gözlemleyebiliriz. Ancak fibo 61,8 seviyesi ile 0.7800 desteğinin birlikte kırılması olasılığı biraz zor gibi durmakta.

Piyasada yukarı yönlü hareketlerin yaşanması durumunda 0.7920 seviyesi öncelikli hedef olarak karşımıza çıkabilir. Bu seviyenin de kırılması durumunda 0.8000 seviyesi hedef olarak belirlenebilir. Bugün veri akışı açısından yoğun bir gün olduğunu ve verilerin akışı sırasında işlem yapmanın riskli olacağını unutmamak gerekli. Herkese bol kazançlı işlemler.


Döviz Fiyatları Sizi Etkiliyorsa


                Döviz kurlarının küçük zaman dilimlerinde hızlı hareketler yapabildiği bir gerçektir. Döviz alım veya satım kararı vermek için hızlı davranmanız gereklidir. Bunun için de gerekli bilgi donanımına ihtiyacınız vardır. Bilgi sahibi olmayan insanlar genellikle medyada duyduklarıyla hareket ederler. Ama gerçek şu ki; medya haber sunar, tahminlerde bulunmaz. Tahminlerde bulunanlar ise, sizi kendi çıkarları yönünde sürüklüyor olabilir. 
                Şahıslar veya şirketler için döviz kuru hareketleri çok önemlidir. Örneğin, ithalat ve ihracat yapan şirketlerin döviz kurlarının hareketlerinden çok fazla etkilendikleri kaçınılmaz bir gerçektir. Diğer yandan; nakit ihtiyacı olan kişilerin sıklıkla başvurdukları yöntem kredi çekmektir. Peki, kredi çekerken nelere dikkat edilmesi gerektiğini düşündünüz mü?  2008 yılında Japon Yeni üzerinden kredi çekenlerin, Japon Yeni’nin %70 oranında değer kazanmasından dolayı borçlarının katlandığını biliyor muydunuz?
                Küreselleşen dünyada finansal bilgiler sizi ayakta tutmaktadır. Başarılı şirketlere ve dünya zenginlerine bakıldığı zaman karlarını her yıl arttırdıkları görülmektedir. En önemlisi bunları kriz zamanlarında yani daha zor şartlar altında da başarmaktadırlar. Bunun en temel sebebi, finansal bilgi yeterliliğidir.
                Evet, geleceği göremeyebilirsiniz ama öngörebilirsiniz.

Bir Üniversitelinin Kariyer Planı


Ekonomi günümüzde temel analiz ve teknik analiz olarak iki biçimde yorumlanır. Teknik analiz denince akla ilk önce Dow Teorisi gelmektedir. Dow teorisi 1900-1902 yılları arasında Dow'un yazdığı makalelerin derlenmesi ile oluşmuştur. Altı varsayımdan oluşan bu teorinin en önemli varsayımlarından biri; "trendlerin üç evresi vardır" varsayımıdır. Dow'a göre trendlerin evreleri; katılım evresi, birkim evresi ve dağılım evresi şeklinde sıralanabilir. Her zaman şunu söylüyoruz; ekonomi ve içinde oluşan kavramların hepsini, hayatımızda bilerek veya bilmeyerek kullanabiliyoruz. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi ekonomistin penceresini anlamak,ekonomiyi anlamaktır. Şimdi Dow'un 110 yıl önce yazmış olduğu teoriyi, bakalım üniversite öğrencilerinin yaşamı üzerine uyarlarsak nasıl bir sonuç oluşur?

Burada tek bir fark var; Dow'un varsayımında ki sıralamayı tersten ele alacağız. Dağılım evresi; Dow'un varsayımında son evre iken, üniversite öğrencileri için ilk evreyi oluşturmaktadır. Üniversite yolculuğu stresli, gergin ve bir o kadar da insanı bezdirici bir yolculuktur. Bu yolculuk lisenin ilk yıllarından itibaren öğrenciler üzerinde büyük bir yük olarak başlamaktadır. Dolayısıyla üniversite kazanan öğrenci ilk yıllarında (dağılım evresi) sudan çıkmış balık misali şaşkın; büyük bir derbi maçını kazanan takım kadar rehabetli olduğundan, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü, mezun olduğunda herşeyin çok kolay olacağını düşünmektedir. Elbette bu durumun temel sebebi, ailelerin veya toplumun üniversite sınavına verdiği önemin, abartılı oluşu önemli bir etken oluşturmaktadır. Sınava hazırlanan bireylere; "bu sınavı kazan hayatını kurtar" mesajı verilmektedir. Ancak ne yazık ki, istatistiklere göre; bu mesaj tam anlamıyla safsatadan ibaret. Üniversite mezunlarının işsizlik oranı her geçen gün arttığını gözlemlemekteyiz. Bunun temel sebebi; üniversitede alınan eğitimin tamamen teorikte kalması. Pratiğe dayalı iş yaşamında bu teoriği kullanmak da öğrenciler zorluk çekmektedir. Şimdi hangi ekonomist, sadece üniversitede aldığı eğitim ile başarıya ulaşabileneceğini söyleyebilir? Madem sadece üniversitede alınan eğitimle başarı mümkün, neden büyük şirketler çalışanlarını sürekli eğitime tabi tutuyorlar?
Birikim evresi; genel itibari ile 2. sınıfın sonları ile 3. sınıfı kapsayan bir evredir. Bu evreye dahil olan öğrenciler; sadece üniversite mezunu olarak başaraya ulaşılamayacağını ve gerekli bir takım gelişimin mecbur olduğu kanısına varırlar. Bu evrenin katılımcısı da aslında azdır. Yani daha az sayıda öğrencinin dahil olduğu evredir. Bu öğrenciler için diğerlerine nazaran daha bilinçli veya tehlikenin daha çok farkında olanlar demek doğru olacaktır. Bu evreye dahil olmamış çok sayıda arkadaşları, dağılım evresinde olmaya devam etmektedir.
Genel katılım evresi; üniversitenin son senesini kapsayan bir evredir. Birikim evresine dahil olamamış ve tehlikenin artık çok yaklaşmasıyla birlikte,tehlikeyi fark eden dağılım evresindeki öğrencilerin katıldığı evredir. Genel katılım evresinde olan öğrenci sayısı yinede %15 civarlarındadır.
Burada asıl sorun şu; tehlikeyi üniversite hayatı boyunca hiç farketmeyip, öğrencilik yaşamını dağılım evresinde geçirenlerin sayısı %85 civarında. Ne zamanki üniversiteden mezun olunup,iş bulma arayışına giriliyor, ancak o zaman aslında sadece üniversite eğitiminin yeterli olmadığı anlaşılıyor. Şirketler tecrübeli çalışanlar istiyor çünkü sadece üniversite bitirip gelen kişilere ayrı bir eğitim verip zamanla birlikte maliyetlerini arttırmak istemiyorlar. Şirketler açısından olayların akışına baktığımız zamanda hak vermemek mümkün değil. Üniversite öğrencilerinin bir an önce kendilerini geliştirmeleri ve hayatları ile ilgili planlarını çizmeleri gerekmektedir. Potansiyelleri olduğu gerçeğini kabul etmemek mümkün değil ancak sadece potansiyel ile birşeyler başarmakta mümkün değildir.  Jim Rohn'un dediği gibi "ya rüyalarınızı değiştirmeli, ya da yeteneklerinizi arttırmalısınız".